Ekonominin en temel etkeni, günümüzde bankalardır. Bankacılık sektörü tüm Dünya’da yasalara bağlı olarak çalışmaktadır. Bankaların ve finans kurumlarının bir yasaya bağlanmasının sebebi ekonomik istikrarın sağlanmasıdır. Sözleşme serbestisi ilkesinin finans kurumlarında kısmen uygulanmamasının sebebi, sermayenin kontrol altında tutulmasıdır.
Siyasal iktidarların tamamı finans sektörünü sürekli olarak kontrol etmek isterler fakat bu da sermaye ile iktidar mücadelesi olduğu için; siyasi iktidarın güçlü olmadığı durumlarda güç dengesi zaman zaman finans sektörüne de geçmektedir.
Ülkede yatırım olabilmesi için düşük faiz önemli bir etkendir. İnsanların sermayeleri ile faiz almak yerine yatırım yapmasını sağlayabilmeleri için hep faizin düşük olması arzu edilir. Finans sektörü ise yüksek faiz ile, kar marjını yukarı çıkartmak istemektedir. Kriz ortamlarında, finans kuruluşları verdikleri kredileri hemen geri almak isterler. Krediyi kullanan yatırımcılarda kriz zamanlarında tam tersi geri ödeme sürelerini uzatmak isterler.
Siyasal iktidar kriz ortamlarında finans sektörünü serbest bıraktığı taktirde yatırımcıların kullanmış oldukları kredilerin anlık geri çağrılması istihdamı azaltacak, işsizliği arttıracaktır. Üreten, ihracat yapan, istihdam yaratan kurumların korunması ülke menfaatleri açısından elzemdir. Siyasal iktidar bu durumu çok sert bir şekilde uyguladığı taktirde sermaye sahiplerinin ülkeden ayrılma gibi bir niyetlerinin doğacağı da aşikardır. Bunun için devlet müdahalesinin de orantılı olması mühimdir.
Ülkemizde devlet çeşitli yasalar ve yönetmelikler ile finans sektörüne müdahale etmek istemektedir. Özellikle kredilerin yeniden yapılandırması günümüzde büyük önem arz etmektedir. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durumda bu müdahaleyi haklı bulmakla beraber, uygulamayı görmek gerekmektedir. Bu konudaki yönetmeliğe bakacak olursak yeniden yapılandırmanın amacı şöyledir:
1- Borçluların kredi borçlarının vadelerini uzatmak,
2- Borçluların kredilerini yenilemek,
3- Borçlulara 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükümleri saklı kalmak kaydıyla ilave kredi vermek,
4- Borçluların borçlarından kaynaklı anapara, faiz, temerrüt faizi, gecikme cezaları ve kâr payları ile kredi ilişkisinden doğan diğer her türlü alacağı indirmek veya bunlardan kısmen veya tamamen vazgeçmek, teminat azaltmak,
5- Borçluların borçlarından kaynaklı anapara, faiz veya kâr payı alacaklarını; kısmen veya tamamen iştirake çevirmek, borçları özel amaçlı şirketler ile 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’na göre kurulan yatırım fonlarına aynî, nakdî ya da tahsil şartına bağlı bir bedel karşılığı devir veya temlik etmek, borçlu ya da üçüncü kişilere ait ayni değerler karşılığında kısmen veya tamamen tasfiye etmek, satmak, bilanço dışına çıkarmak,
6- Borçluların kredi borçlarına ilişkin olarak diğer Alacaklı Kuruluşlar ve alacaklılarla birlikte hareket ederek protokoller yapılması şeklinde alınacak tedbirlerle, borçluların geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmelerine ve istihdama katkıda bulunmaya devam etmelerine imkan verilmesini sağlamaktır.
Bu amaçların gerçekleştirilmesini teminen, tarafların misyonu; ekonomiye katma değer oluşturduğuna inanılan ve geçici olarak finansal ödemeleri aksayan borçluların fon üretme kabiliyetleri de dikkate alınarak Alacaklı Kuruluşlar tarafından uygun görülecek makul bir süre içerisinde ve makul koşullarla, gerek ekonomik faaliyetlerine devam etmeleri, gerekse öngörülen süre içerisinde finansal kesime ve kamu dahil diğer alacaklılara olan geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmelerini sağlamaktır. Bunu teminen ilgili borçlunun yanı sıra, varsa bunlarla bağlantılı bulunan diğer kuruluşlar ile hakim hissedarlarının iyi niyetlerini ve özverilerini ortaya koymaları ve bu suretle, bir uzlaşı platformunun oluşturulması amaçlanmaktadır.
Devlet müdahaleyi yaparak alacaklı ile borçlu arasına girmiş bulunmaktadır. Bütün işadamlarının bilmesi gereken bankalar ve finans kurumları şirketlerinin ortaklarıdır. İyi niyetli olan şirket ve iş adamları, ortağına yanlış ve aldatıcı bilgi vermemelidir. Finans kuruluşları ise ortaklarına yani müşterilerine zarar vermeden, sıkıntılı süreci fırsata çevirmek yerine, itidalli davranmak zorundadırlar. Finans kuruluşlarının makul davranmadığı durumlarda anlık şirket iflasları ile karşılaşılabilecek bu durumdan da en fazla finans kuruluşları zarar görecektir. Bunun için her iki tarafın yapması gereken makul ve mantıklı davranmaktır. Bizim ülkemizde işadamları genellikle şirketlerini çocukları gibi görmektedirler. Bundan ötürü bazen şirketlerinin anlık finans ihtiyaçları hiç tereddüt etmeden varlıklarını düşük bedellerle satarak şirket aktiflerini düşürmektedirler. Tavsiyemiz; aktifleri anlık ihtiyaçlar için düşük bedellerle elden çıkartmak yerine, bankaları ile görüşüp borçlarını yapılandırmalarıdır. An itibari ile siyasal irade bugüne kadar hiç olmadığı kadar; Üreten, ihracat yapan, istihdam yaratan kurumların yanındadır.