Yeni açılan okullar hesap hatası yapıyor

0
1346
Florya Koleji Kurucu Temsilcisi: Zafer Öztürk öğrencilerle

Röportaj: Florya Koleji Kurucu Temsilcisi: Zafer Öztürk

Yeni açılan okullar hesap hatası yapıyor

Sayın Öztürk, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz, bize kendinizden bahseder misiniz? 

 

18 Ekim 1972 İstanbul doğumluyum. İlkokul, ortaokul ve liseyi doğup büyüdüğüm İstanbul Florya’da tamamladıktan sonra Ankara Bilkent Üniversitesi’nde Siyasal Bilimler bölümünde okudum. Mezuniyetten sonra ticaret ile uğraşan ailemin turizm, inşaat ve tekstil alanında yer alan iştiraklerinde görev almaya başladım. Polonya’da aile şirketine ait firmalarda özellikle tekstil alanında 1998 yılına kadar aktif olarak çalıştım.

Ben Balkan göçmeni bir ailenin çocuğum. Babamın ve amcamın geride bıraktıkları yurtlarında insanlar ya kahramanlıkları ya da eserleri ile anılırlarmış. Bu bilinçle arkalarında kalıcı bir iz bırakmak istediler. Kendilerine ait olan arsa üzerinde inşa etmeye başladıkları bina yükselirken en doğru ve ülkeye en faydalı yatırımın eğitime yapılacak yatırım olacağına kara verdiler. 1998 yılında Florya Koleji bu şekilde doğmuş oldu.  Ben de genç yaşta olmama rağmen ailemizin ortak kararı ile Florya Koleji’nin kurucu temsilcisi olarak eğitimcilik hayatıma başladım. Eğitim ve öğretimin sadece bir iş olmadığı,  bunun bir yaşam biçimi ve büyük bir sorumluluk olduğu düşüncesi ile İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirerek Türkolog,  daha sonra Yeditepe Üniversitesi’nde formasyon eğitimi alarak öğretmen oldum. Bununla da yetinmeyip  ‘’Eğitim Yönetimi ve Denetimi’’ alanında yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Bugün 22. yaşında olan okulumuzda kuzenlerimle birlikte aktif olarak Türk Eğitimine hizmet etmeye devam ediyoruz.

Eğitim öğretime gönül vermenin yanı sıra toplumsal fayda ve farkındalık yaratmak amacı ile  REV (Rumeli Eğitim Vakfı) ve  RUYİAD (Rumeli Yönetici İş Adamları Derneği)  STK’larının yönetim kurullarında ayrıca TOBB Eğitim Meclisi’nde de üye olarak görev almaktayım.

2015 yılından beri de TÖZOK yönetiminde aktif olarak görev almaya başladım. Şu an başkan yardımcısı olarak görevimi sürdürmekteyim.

Kişilik olarak pozitif ve enerjisi yüksek bir insanım. Okulda çocuklarla ve gençlerle birlikte olmanın bunda çok büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Spor, sanat ve seyahat hayatımın vazgeçilmezlerindendir.  Amatör olarak futbol ve su topu oynadım. Sporun insan hayatında mutlaka yeri olmalı diye düşünüyorum. Aile olarak kuzenlerimizle çocukluğumuzda bir araya geldiğimizde satranç oynar, çeşitli sportif müsabakalar düzenleyerek eğlenirdik. Bu alt yapı ile yetişmenin hayatıma başarı, disiplin ve düzen kattığına inanıyorum.

İyi derecede  İngilizce, Boşnakça ve Lehçe biliyorum. Türkçe öğretmeni Elida Öztürk ile evli olup, dört çocuk babasıyım.

Florya Koleji’nin kuruluş tarihçesini sizden dinleyebilir miyiz?

Daha evvel de belirttiğim gibi Balkanlardan göç yoluyla gelen ve ticaret işiyle uğraşan bir aileydik. Ailemin Türkiye’ye geldikten sonra en büyük ideali çocuklarını yetiştirmek ve okutmaktı. Yurtdışında da yatırımlarımız vardı o dönem. Ama ismimizin ülkemizde  kalıcı olmasını istiyoruz. Göçmenler gelecek nesillere anılarını bırakmak ister. Bu bizim o tarafların yerleşik bir kültürüdür. Bunun da farklı kanalları var. Eskiden bu daha çok kahramanlıklarla olurmuş, şimdi de yaptığınız işlerle oluyor. Beni mezun eden ilkokul müdürüm ve bazı dostlarımızın telkinleriyle eğitime alanına girmeye karar verdik.  Biz eski Floryalıyız.  Şenlikköy’de kendi arsalarımız vardı. Evimiz şu an okulun bulunduğu yerdeydi.  Okullar bittikten ve yurda döndükten bir süre sonra babam,amcam ve kuzenlerimle okulu kurduk. 23 öğretmenimiz ve 140 öğrencimizle eğitime başladık.

Koleji kuran ve büyüten babanız ve amcanız olduğunu biliyoruz. Okulunuza sizin katkılarınız nelerdir?

Aslında Babam ve Amcam  sağ olsunlar okulun işleyişine karışmadılar, sadece finansal destek sağlamakla yetindiler. Biz çekirdek bir kadro ile çalışmaya başladık. Başlangıçta  danışman desteği de aldık. Ama en çok kendimiz araştırdık, eğitim alıp kendimizi geliştirdik. Okulumuzdaki öğrencilere ne fayda sağlayacaksa peşinden gittik.

Bu kadar yıl ayakta kalmanın sırrı yapacağınız işin en iyisini samimiyetle ve inanarak yapmaktır. Hep okulda görevimizin başında olduk. Okul benim işim değil, okul benim hayat tarzım, yaşam biçimim oldu. 22 yıllık sürecimizden geriye dönüp baktığımda doğru kararlar alıp, doğru uygulamalar yapabildiğimiz görüyorum. Mezunlarımız bunun en güzel sonuçları.

Kolejinizin amaç ilke ve hedefleri nelerdir? Vizyon ve misyonunuzdan söz eder misiniz?

Kurulduğu ilk günden itibaren okulumuz; mutlu, huzurlu, kendine güvenen, hedefleri olan, ailesine ve ülkesine yararlı bireyler yetiştirmek amacıyla eğitim sektöründe yer almıştır.

Çağımızın gerekleri olan 21. yy. becerilerine sahip çocuklarımızın ve gençlerimizin yetiştirilmesi için de kurucularımız, idarecilerimiz, eğitim kadromuz ve personelimiz var gücüyle çalışmaktadır.

Okul – Aile – Öğrenci iletişimini en üst düzeyde yürüttüğümüz okulumuzda şeffaflık, paylaşım, ciddiyet ve aynı zamanda samimiyet ilk göze çarpan farklılıklarımız olmaktadır.

Öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarını karşılamak ve gelişimlerini sağlamak amacıyla sadece akademik değil; sosyal ve duygusal alanlarda da destek vermekteyiz.

Teknolojiye uyumlu, tam donanımlı fiziksel şartlarımız ve eğitim öğretim programlarımız bu hedeflere ulaşmamızı kolaylaştırmaktadır. Yabancı dil  programlarımız öğrencilerimizi Dünya vatandaşı yapmak amacıyla yürütülmektedir.

Atamız Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere ışık tutan ilke ve inkılapları rehberliğinde çağdaş, araştırmacı, problem çözebilen, bilgi üretebilen, dijital okur yazarlığı olan, işbirliğine yatkın, eleştirel düşünebilen, iletişimi kuvvetli bireyler yetiştirmek en büyük hedeflerimizdir.

Sık sık Florya Kolejinin etkinlikler yaptığını biliyoruz. Bu konuda bizi bilgilendirebilir misiniz ve 2020 yılındaki etkinlikler nelerdir?

 Evet bu konuyu çok önemsiyoruz. Az öncede bahsettiğim gibi çocukların gelişimine yaptığımız etkinlikler büyük katkı sağlıyor. Okulun hayatın bir nevi provası olduğunu düşünürsek ve bir çocuğun zamanının büyük bir çoğunluğunu okulda geçirdiğini göz önüne alırsak, bu yaşam alanında pek çok yaşamsal becerilerin kazanılmasının ne derece önemli olduğunu anlamış oluruz.

Okul kulüplerimiz aktif bir şekilde faaliyet göstermektedir. Dans, tiyatro, robotik, satranç, akıl oyunları, yüzme, sanat, müzik gibi bir çok alanda  çocuklarımız ilgi alanlarını keşfedip, kendilerini geliştirebilmektedirler.

Geleneksel Florya Koleji Maker Panayırımız ise okulumuzda ve camiamızda büyük ses getiren bir etkinliğimiz. Burada çocuklarımız her branştan hayal güçlerini kullanıp, tasarladıkları projelerini somut eserlere dönüştürerek birbirlerine sunma şansını buluyorlar.

MUN (Model United Nations/Birleşmiş Milletler Modeli) çalıştay oturumlarında öğrencilerimiz farklı ülkelerin delegeleri olup , tamamen İngilizce geçen oturumlarda dünya ülkelerinin sorunlarına çözüm getiriyorlar.

Kodlama ve Bilgisayar Bilimleri Haftası etkinlikleri ile sağlam bir alt yapısı olan öğrencilerimiz ulusal ve uluslararası robotik yarışmalarına katılarak hem kendilerini, hem okulumuzu, hem de ülkemizi temsil ediyorlar.

Açıkçası şu an hepsini saymam mümkün değil. Çünkü gün içerisinde ve yıl boyunca her yaş kademesi için yaş  özelliklerine uygun sayısız etkinlikler yapılıyor. Bu sayede çocuklarımız okulumuzda mutlu bir şekilde eğitim öğretim hayatlarına devam ediyorlar.

Türkiye’deki eğitim sistemi şu anda nasıl? Zaman içinde neler değişiyor? Yeni sistemden bahseder misiniz?

Bakanlığımızın çalışmalarını yakından takip ediyorum. İyi ve güzel şeyler yapılmaya çalışılıyor. Geleceğin mesleklerine göre veri tabanlı çalışmalar yapılmalı. Mesleki ve teknik eğitim konusunu daha da ön plana çıkartmak gerekiyor.

Beceri eğitimleriyle beraber ihtiyaçlar göz önüne alınarak eğitim programları planlanmalı. Tüm bunlar ülke genelinde geniş katılımlı olabilmeli. Ayrıca, uluslararası eğitim programlarına entegre de olabilmeli. Bugün bakanlığımız yeni lise tasarımı ile bu konuda önemli ve ciddi adımlar atmaktadır.

Ama öncelikle unutulmamalıdır ki, eğitimin başlangıç noktası okul öncesidir. Okul öncesine gereken önemi vermemiz şarttır.

Eğitim sektöründe Türkiye dünyanın neresinde yer alıyor? Dünya ülkeleri ile mukayese edildiğinde neler yapmamız gerekiyor?

Hakettiğimiz yerde olmadığımızı düşünüyorum. Mevcut sınav sistemlerinin çoktan seçmeli olması, Dünya kriterleriyle uyumlu değil. Sorgulayan, muhakeme yapan öğrenciler ile doğru yeri bulacağımıza inanıyorum. Öğrencileri yeteneklerine göre eğitmek başarıyı yükseltecektir.

Çocuk üzerinde okul öncesi eğitimin önemi nedir? Türkiye’de okul öncesi eğitim ne şekilde yapılıyor? Bu sistem sizce yeterli mi? Okul öncesi eğitim almış ve almamış bir çocuğu karşılaştırırsak bu noktada önemli detaylar nelerdir?

Öncelikle okul öncesinin zorunlu eğitim kategorisine alınması önemli bir gerekliliktir. Gelişmiş ülkelerde ilk göze çarpan esas budur. Ama bu eğitim çocuk bakıcılığı seviyesinde olmamalı, akademik formasyon dahilinde planlanıp programlanmalıdır. Çıktıların çok iyi değerlendirilip süreçte geleceğin şartlarına göre düzenlenmesi gerekir.

Sayın Öztürk, “yeni açılan okullar hesap hatası yapıyor” diye bir söyleminiz var. Ne gibi hatalar yapıyorlar biraz değinebilir misiniz?

Her ilin, her bölgenin öğrenci yapısı, standartları farklıdır. Bir yandan 20 yıl 50 yıl boyunca uzun süre ayakta kalan, bir yandan da daha ikinci yılında kapısına kilit vurulan okullar var. Bunun nedeni doğru ya da yanlış alınan stratejik kararlar. Önce çok iyi bir analiz yapılmalıdır. Yeni açılan bazı okullar hesap hatası yapıyorlar. Okulumuzu açtığımızda bizim ciddi bir sermayemiz vardı. Böyle önemli bir sektöre sermayesiz girilmez. Sermayeyi iyi yönetmeli. Yüksek maliyetlerin karşılığını bu okul enflasyonunda almak mümkün değil. Öğretmenin de ruhunu bilmeli. Siz farklı okullardan topladığınız öğretmen ve öğrencilerden bir anda bir ruh, bir ekol oluşturamazsınız. Ticari düşünerek hareket ederseniz o okul yaşamaz.

Bugün ne yazık ki açılan okulların en büyük hatası aynı anda bütün sınıflara öğrenci almak. Kurumsal kültür ve ekonomik açıdan çok yanlış bir adım bu. Biz emin adımlarla aşama aşama büyüdük.

Salt ticari kaygılarla eğitim işine girmek, eğitimi sadece bir iş olarak görmek, sonu kesinlikle hüsran olan bir serüvendir. Bu yüzden eğitime gönül verecek yatırımcıların gerçekten de samimi olmaları ve hesaplarını doğru yapmaları gerekir.

Özel okulların başarısı sizce hangi kriterlere bağlıdır?

Yabancı dil, kaliteli akademik eğitim, ulusal ve uluslararası projelere katılım, kurum kültürü, güçlü iletişim, öğrencisine ve öğretmenine verdiği değer, sanat, spor; kısaca hayata dair her şeyi verebilen okul başarılı olur.