Ekibimizin %60’ı kadın ve işimizi kadınlara emanet etmekten gurur duyuyoruz.

0
806

‘’Propolis, arıların bitkilerin reçinemsi kısımlarından topladığı antioksidan maddelerden, fenolik ve flavonoidlerden meydana gelen doğal bir arı ürünüdür. Arı petek gözlerini önce propolis ile kaplar sonra üzerine balını, polenini, arı sütünü koyar. Böylece arının ürünleri de kovanda bozulmadan saklanır.

Propolisin antioksidan etkisi nar suyu ile karşılaştırıldığında, nar suyundan80 kat kadar daha güçlü antioksidan aktiviteye sahiptir.’’

  1. Aslı Hanım ABD, Almanya, Kore, Sudi Arabistan gibi ülkelere ihracat gerçekleştirmektesiniz. Şirketiniz hakkında bilgi alabilir miyiz?

Biz, Türkiye’de daha önce üretilmeyen propolisi yine Türkiye’de ilk kez “Sözleşmeli Arıcılık” modeli ile üretmek ve proses yöntemini geliştirerek insan tüketimine uygun hale getirmek adına Taylan Samancı ve Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu ile birlikte 2013 yılında KOSGEB destekli Ar-Ge projesiyle firmamızı İstanbul Teknik Üniversitesi Arı Teknokent’te kurduk. Türkiye’nin ilk ve tek yerli propolis üreticisiyiz. Ürünlerimizi kovandan sofraya prensibiyle yurt içinde BEE’O, yurt dışında BEE&YOU markasıyla doğal besin içeriğini koruyarak tüketicilerimize sunuyoruz. Türkiye’de online, eczane ve perakende kanalı olmak üzere toplam 5000 noktaya ulaştık. Amerika’da online olarak www.bee-and-you.com web sitesi üzerinden tüm Amerika’ya ayrıca distribütörler aracılığıyla New York, Boston, Florida ve New Jersey gibi bölgelere dağıtım gerçekleştiriyoruz. Amerika’da da 200’ü aşkın satış noktasına ulaştık. Ayrıca kendi web sitemize ek olarak, Amazon, Wallmart, Ebay gibi e-ticaret sitelerinde de ürün satışını gerçekleştiriyoruz. Bunun yanı sıra, Kore, Almanya, Hollanda, Suudi Arabistan ve Pakistan’a ürünlerimizi ihraç ediyoruz.

  1. Girişimci olmanın hatta kadın girişimci olmanın maddi ve manevi zorlukları var. Siz bu zorlukların nasıl üstesinden geliyorsunuz?

Değindiğiniz konu gerçekten çok doğru. Maddi ve manevi zorlukları var. Özellikle manevi zorluklarından bahsedecek olursak, ‘’yapamazsın, kadınsın sorun olur, ailen var, zorlanırsın vs.’’ gibi olumsuz yönlendirmeler çok var. Hayalleriniz varsa ve hayallerinize kilitlenmişseniz öncelikle bunları duymazdan ve görmezden gelmeniz gerekiyor. Ben açıkçası bu şekilde yapıyorum. Her önüme çıkan veya konan engeli görmüyorum ve üzerinden atlayıp geçiyorum. Bu şekilde yapmak gerekiyor. Çünkü o engellere ve duvarlara takılırsanız ilerleyemezsiniz. Hedefinize kilitlenmeniz, hayalinize odaklanmanız ve o doğrultuda da ilerlemeniz ve çok çalışmanız gerekiyor. Manevi zorluklar bununla bitmiyor. Çok çalışmanız, özel yaşamınıza da yeterince zaman ayıramamanız gibi durumlarda oluyor. Burada da tabi ki aile ve eş desteği çok önemli. Bu desteği alıyorsanız zaten çok kolay aşıyorsunuz, ama alamıyorsanız da çevrenizdeki insanların sizi anlamasını ve sizin hayallerinize inanmalarını sağlamanız lazım. Maddi zorluklara geldiğimiz zaman da, kadınların finansa erişim ve mali kaynaklara erişim sıkıntısı var. Ama bunun için de KOSGEB, TÜBİTAK vb. çeşitli devlet destekleri var. Biz de bu yolun başında KOSGEB’in AR-GE ve İnovasyon desteğinden yararlandık. Ardından TÜBİTAK TEYDEB desteğini aldık. Daha sonra da büyük ölçeğe geçiş için yine KOSGEB’in endüstriyel ölçek projesinden ve teknoloji bakanlığının tekno yatırım projelerinden yararlandık. Bunlar önemli kaynaklar. Bunların dışında çeşitli bankaların kadın girişimcilere yönelik kredi ve teşvikleri var, ayrıca farklı alanlarda yatırım yapan çeşitli yatırımcılar var. Bu kaynaklara başvurmak, kullanmak ve iyi öğrenmek gerekiyor. Biz de o şekilde yaptık. Açıkçası manevi zorlukları aşmak maddi zorlukları aşmaktan daha zor… Manevi zorlukları aşabiliyorsanız maddi zorluklar mutlaka bir şekilde aşılıyor.

  1. Ekibinizin %60’ını kadınlar oluşturuyor. İş dünyasında kadın istihdamını nasıl değerlendiriyorsunuz? Şirket olarak bu konuda nasıl bir politika uyguluyorsunuz?

Ekibimizin %60’ının kadınların oluşturmasından ve kadınlara emanet ettiğimiz bir işimizin olmasından gurur duyuyoruz. Ama şunu da biliyoruz ki hiçbir kuş tek kanat ile uçamaz. Erkekler de bizim diğer kanadımız. Bu sebepten aslında bu ortak bir iş birliği… Onların iş birliğiyle ülkemizin bu önemli ürünleri; propolisi, arı sütü, balı ve poleni değer buluyor. Hep birlikte çalışıyoruz ama tabi ki kadına biraz pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Bunun da sebebi, kadının desteğe daha fazla ihtiyacı olmasıdır. Çalışan kadınlarımızdan çok memnunuz. Titizler, detaycılar ve yaradılışları gereği bir anda birkaç işe birden odaklanabiliyorlar. Dolayısıyla bu özellikleri ile de işimize katkı sağlıyorlar. Kadınlara kapılarımız sonuna kadar açık.

‘’Oğlumda yaşadığım bağışıklık sorunu girişimciliğin kapısını açtı.’’

  1. Oğlunuza altı ay kendi ürettiğiniz propolis özütünü ve arı sütünü kullandınız. O süreci anlatır mısınız?

Ben, oğlumda yaşadığım bağışıklık sorunu dolayısıyla propolis ve arı sütü ile tanıştım. Propolisin ülkemizde üretilmediğini ve Çin’den geldiğini öğrenince öncelikle oğlum için kendim üretmeye karar verdim. 6 ay kendi ürettiğim propolis özütü ve arı sütünü kullandıktan sonra bu ürünleri tüm annelere ulaştırma hayaliyle yola çıktım. Türkiye’de daha önce üretilmeyen propolisi yine Türkiye’de ilk kez “Sözleşmeli Arıcılık” modeli ile üretmek adına firmamızı İstanbul Teknik Üniversitesi ARI Teknokent’te kurdum.

  1. Türkiye’de daha önce üretilmeyen propolisi ilk kez ‘’Sözleşmeli Arıcılık’’ modeli ile üretmek için çalışmalar yapıyorsunuz. Bu çalışmalarda kimlerle çalışıyorsunuz?

Eşim sevgili Taylan Samancı Arıcılık Uzmanı ve Ziraat Mühendisi. Şu anda ülkemiz, 7 milyon arı kovanı, yaklaşık 60.000 arıcı ile dünyanın 2. Büyük arıcılık ülkesidir. Dolayısıyla ben de ülkemde, bu kadar bitki ve arıcılık potansiyeli varken neden sadece bal üreteyim, neden propolis ve arı sütü üretmeyeyim fikri ile yola çıktım. Bu noktada arıcı ile birebir çalışmak gerekiyordu. Arıcılarımız 2013 yılında biz bu çalışmaya başlayana kadar sadece bal üretiyorlardı. Propolis ve arı sütü üretmiyorlardı. Biz de onlara malzeme ve eğitim verdik. Kovanlarının konumunu kontrol ettik ve bir sözleşme yaparak onlara alım garantisi verdik. Sözleşme koşullarımıza uygun arıcılarımız ile sözleşme yapıyoruz, onlar da bizim için propolis, arı sütü, polen ve bal üretiyorlar. Ürünlerimizi bu şekilde elde ediyoruz. Bu şekilde kovandan sofraya kontrollü koşullarda üretimi mümkün kılıyoruz. Şu anda 500 sözleşmeli üreticimiz ve 100.000’in üzerinde kovanımız var. Ama 7 milyon kovan ile daha gidecek uzun bir yolumuz var. Eşimin ve bu konuda uzman diğer arkadaşlarımızın desteği ile ülkemizde arıcılığı geliştirmek ve sürdürülebilirliğine katkı sağlamak için çalışmalar yürütüyoruz.

  1. Türkiye’de ilk yerli propolis üretimi ‘’suda çözünür propolis damla’’ ile KOSGEB tarafından İnovatif Girişimcilik Ödülü’ne layık görüldünüz. Neler söylemek istersiniz?

KOSGEB’in AR-GE desteği ile kurulmuş bir firmayız. İlk geliştirdiğimiz AR-GE çalışmamız da Türkiye’de propolis üretimini sözleşmeli model ile başlatmaktı. Türkiye’de ilk kez sözleşmeli arıcılık modeliyle arı ürünleri üretimini başlattık. Arkasından da ham hali ile insan tüketimine uygun olmayan propolisi insan tüketimine uygun hale getirdik. Propolisin kovandan çıktığı ham haliyle vücudumuzda sindirilebilirliği yalnızca %2’dir. Propolisi insan tüketimine uygun hale getirmek için mutlaka ekstrakte etmek yani özütlemek gerekiyor. Biz İstanbul Teknik Üniversitesi ARI Teknokent’te gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla, içerisindeki antioksidan maddeleri maksimum düzeyde elde edecek şekilde propolisi özütledik. Propolis antioksidan maddelerden fenolik flavonoidlerden meydana gelen tamamen doğal bir ürün. Ayrıca gerçekleştirdiğimiz çalışmalarda, propolisin nar suyundan seksen kat daha fazla antioksidan madde içerdiğini de tespit ettik.

Propolis yapısı gereği suda çözünür özellikte değil. Biz yaptığımız Ar-Ge çalışmalarıyla propolise suda çözünür özellik kazandırdık. Böylece propolisin kullanım alanlarını arttırdık ve tüketim şeklini kolaylaştırdık. Suda çözünür propolisin sıvı gıdalara karışması mümkün olduğundan su, süt, meyve suyu, çay, kahve vb. gıdalara damlatarak tüketimi de mümkün hale geldi. Katma değerli yeni ürünler ile ulusal ve uluslararası yeni pazarlara girmek ve pazarı büyütme imkânı yakaladık. Bunun sonucunda da birçok ödüle layık görüldük.  Son olarak KOSGEB’den, Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım’dan inovatif girişimcilik ödülü aldık. Ülkemiz kobiler ile ayakta duran bir ülke… Türkiye’de bu kadar çok sayıda kobinin içerisinden özellikle de inovatif girişimcilik alanında bu ödülü almak bize muhteşem bir gurur veriyor.  Bu anlamda aldığımız ödül bizim için çok değerli ve anlamlı…

  1. Bilimsel bir disiplin ile uzun yıllara dayanan uygulama ve istatistiksel değerlendirme birikimi olan Duyusal Analiz çalışmanızdan bahseder misiniz?

Biz, ülkemizde ürettiğimiz bu değerli balların, polenlerin, arı sütünün ve propolislerin duyusal farklılıklarını analiz etmek için duyusal analiz çalışmasını kendi bünyemizde uygulayabiliyoruz. Bugün 77 kişilik bir firma haline geldik. Ekibimizin içerisinde gıda mühendisleri, kimya mühendisleri, ziraat mühendisleri ve biyologlar yer alıyor. Hepsi alanında uzman ve çok değerli arkadaşlarımız…

Kurucularımızdan biri de sevgili Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu. Kendisi dünyada duyusal analiz konusunda tanınmış biridir. Biz de böylesine değerli bir ekip ile bu ürünlerin kimyasal, fiziksel ve duyusal özelliklerini analiz edebiliyoruz. Bu ürünlerin besinsel değerini ortaya çıkarabiliyoruz ve çeşitli araştırmalarda da bu elde ettiğimiz bilgileri kullanıyoruz. Dolayısıyla yaptığımız araştırmalar hem üretimi hem rafa sunuş şekli ile bir inovasyon, ayrıca ürünlerin kalitesinin tespiti ve gıda güvenliğinin sağlanması için yaptığımız analizler de başka bir inovasyon…Türkiye’de yapılamayan birçok analizi hali hazırda kendi firmamızda ve laboratuvarlarımızda gerçekleştirebiliyoruz.

  1. AR-GE çalışmalarınızda hedefleriniz neler?

Biz arı ürünleri temelli, %100 doğal ürünler üretiyoruz. Propolis aynı zamanda doğal bir gıda katkısı. “Pro” ön, “polis” şehri koruyan kelimelerinden oluşan propolis, arıların şehri olan kovanın ön koruyucusu. Propolisi bir ürüne eklediğimizde de aynı şekilde ürünün raf ömrü boyunca stabilitesini korumasını sağlıyor ve ürünün içerisine ayrıca bir koruyucu katkı maddesi koymanıza gerek kalmıyor. TÜBİTAK destekli projemizde bu doğrultuda, çerezli, propolisli, ballı ürünler geliştirdik. Bu ürünler %100 doğal ve hiç katkı maddesi içermiyor. İlave yağ, şeker de içermiyor. Normalde hiçbir katkı maddesi koymadan bu ürünleri üretmek mümkün değil. Fakat biz kovandan gelen değerli ürünlerle bunu sağlayabiliyoruz.

AR-GE çalışmalarımızda da hedeflerimiz şunlar;

Biz propolis ile doğal gıdalar ve gıda takviyeleri üretiyoruz. Şu anda 40’ın üzerinde ürünümüz bulunuyor. Ayrıca kozmetik ürünlerimiz var ve bu ürünlerimiz ile portföyümüzü genişletiyoruz. Gerçekleştirdiğimiz Ar-Ge çalışmaları ve geliştirdiğimiz katma değerli yeni ürünlerle her geçen gün ürünlerimizin sayısını arttırıyoruz.

  1. Şirketiniz için orta ve uzun vadeli planlarınız nedir?

Orta vadeli planlarımızda, önümüzdeki 5 yılın sonunda, ihracat artışıyla birlikte yıllık ciromuzun 20 milyon euronun üzerinde gerçekleşmesini hedefliyoruz. İhracattaki pazar payımızı en az 10 kat artırmayı ve yurtiçi pazarda da yine satış noktalarımızı ve ürün çeşitliliğimizi geliştirmeyi hedefliyoruz. Yatırımlarımızı propolisin ve diğer arı ürünlerinin kullanım alanlarını geliştirecek şekilde, yeni ürünlerle ilgili Ar-Ge çalışmalarına   yoğunlaştıracağız. Uzun vadede hedefimiz, propolisin her kovanda üretilen bir ürün olmasını sağlamak ve Anadolu propolisini bir dünya markası haline getirmektir.

  1. SBS olarak yeni projelerinizden bahseder misiniz?

Biz yeni projelerimiz kapsamında kozmetik ürünlerimizi piyasaya sunmayı ve mevcut ürün portföyümüzü de geliştirmeyi hedefliyoruz. Bunun dışında arıcılığın ülkemizde gelişimi ve sürdürülebilirliğine katkıda bulunmak adına çalışıyoruz. Dünyada bu konuda farkındalığı arttırmak için yeni projelerimiz var. Ülkemizde arıcılık aslında oldukça iyi bir yerde olmak ile birlikte hala istenilen seviyede değil. Dolayısıyla toplumda bu doğrultuda bir farkındalık yaratmak istiyoruz. Toplumda arıcılık ve arı üretiminin ne kadar önemli olduğunu, arıcılığın tozlaşmaya ve bitkisel üretime katkısı konusunda da bilinç uyandırarak bu ürünlerin günlük hayatımızda daha fazla yer almasını sağlamayı hedefliyoruz.