Diyalog Barışa Giden En İyi Yoldur

0
620
  • Sizi yakından tanıyabilir miyiz?

Uzun bir süre gazetecilik yaptım. 1985 yılında bir grup arkadaş ile birlikte Marmara Grubu Vakfı’nı kurduk. 1985’ten 1998 e kadar burada üye olarak kaldım, bir süre buranın genel sekreterliğini yaptıktan sonra Başkanlığa seçildim. Benden önceki tüm Başkanların tamamı neredeyse milletvekiliydi.  2008 yılında Karadağ Devleti’nin İstanbul fahri Başkonsolosu ile ’98 yılında başladığımız ve bugünlere kadar devam eden Avrasya Ekonomi Zirveleri bana bu kapıyı açtı. O yıllarda Karadağ tek devletti, 2006’da bağımsızlığına kavuştu ve bağımsızlıktan sonraki ilk başkonsolosu ben oldum. Çeşitli ülkelerde çeşitli ödüller aldık. Azerbaycan Devleti’nden fahri doktora,  Kırgızistan Devleti’nin verdiği fahri profesörlük ve Romanya Devleti’nin verdiği fahri doktora ödüllerini aldım. Bunlar ve bunların dışındaki tüm ödüller Marmara Vakfı Grubu ile arasındaki başarılı diyaloğun ve uluslar arası barışa hizmetin işaretidir.  Uluslar arası alanda sivil toplum kuruluşu olarak Türkiye’yi temsil etmekteyiz. Daha açık olmak gerekirse siyasi partilere mesafeli duruyoruz, geride bıraktığımız yıllar içerisinde, dünyanın çeşitli yerlerinde konferanslara katıldık ve ülkemizi temsil ettik ve etmeye de devam ediyoruz. Her insan ülkesine bir değer katmalıdır, kendi yapısı ve iradesi kadar katkıda bulunmalıdır diye düşünüyorum.

  • 19 yıldır yapılan bu zirvelerin getirilerinden bahseder misiniz?

Dünyaya şunu göstermiş olduk;   Türkiye’de sivil bir hareketin hükümet desteği olmadan da insanları bir araya getirebileceğini göstermiş olduk.  Türkiye’nin gerek Asya için, gerek Avrupa için, gerekse Kuzey Afrika için bir merkez olabileceğini hissettirebildik. Dünyada kabul gören kuruluşlardan birisi olduk.

  • Farklı ülkelerde temsilcilikleriniz var mı?

Bugüne kadar dünyanın her kıtasından ve çok fazla ülkesi ile ilişkilerimiz oldu. Bunların arasında Belarus’tan Bakan, Belçika’dan Devlet Bakanı, BM’den Birleşmiş Milletler İttifakı Temsilcisi, Bosna Hersek’ten Cumhurbaşkanı gibi üst düzey misafirlerimizi ağırladık, ağırlamaya devam da ediyoruz. Dünyada önemli toplantılar arasında yer alıyoruz.  Ülkeniz için bir şeyler yapmanız önemlidir.  Gerçekten dostluğunuzu gösterdiğinizde bu dünyanın her yerinde kabul görür. Türkiye’de 3 milyon Suriye göçmeni barınıyor, kimse demiyor ki istemiyoruz diye. Bu insanların bir kısmını bile koskoca Almanya, İtalya barındıramamışken Türkiye bunu başarabiliyor.  Türkiye aslında müstesna işler yapıyor fakat bunları bir türlü doğru şekilde takdim edemiyor.  1999 depreminde Türkiye 20.000 insanını kaybetti fakat her birini zamanında toplu mezarlara değil şahsi mezarlarına defnetmeyi başardı. Üç yıl içinde evi yıkılan tüm mağdurlara oturabileceği bir daire bir konut sağlandı. Maalesef bu kadar fevkalade işlerimizi dünyaya anlatamadık. Biz bunları anlatıyoruz.

  • Yakın bir zamanda Bükreş seyahatiniz var, burada neyi amaçlıyorsunuz?

Bükreş’te Yeni Stratejiler Araştırma Merkezi diye bir yer kuruldu. Bu merkez Balkanlardaki

Değişimi ele alıyor, bu büyük değişim arifesinde bir Balkan beraberliği yaparsak Avrupa Birliği’ne iyi bir mesaj verebiliriz. Avrupa’nın Balkanları bir bütün olarak kabul etmesi gerekiyor ve Türkiye’yi de bu birlik içinde görmesi gerekiyor. Cumhuriyetimizin 100. Yılında Avrupa Birliği üyesi bir ülke olacağımıza inanıyorum.

  • Türkiye’nin ekonomik gelişimi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Biz bir G20 ülkesiyiz. Bizimle standart olarak boy ölçüşebilecek bir başka ülke yok, İtalya bile buna dahil. Türkiye bu son Rusya krizine rağmen ithalat ve ihracatta mesafe kaydetmeye devam ediyor. Zaten Rusya ile olan bu gerginliğin kısa sürede biteceğine inanıyorum. Akıl galip gelecek ve Rusya ile ilişkiler düzenlenecektir. Türkiye ekonomisi bugün IMF’ye borç verir hale gelmiştir. Büyük yatırımların evidir Türkiye, bunlardan biri de Marmaray projesidir. Bunu 15 yıl önce söyleseniz kimse inanmazdı.

  • Vakıf olarak baktığımızda kaç üyemiz ve kaç gönüllümüz var?

Üye sayımız çok fazla değil 96’dır. Fakat 600 civarı gönüllülerimiz var, onlar bize çok destek oluyorlar.  Bizi yaşatıyor, bizi ayakta tutuyorlar.

       .Sayın Suver siz aynı zamanda Karadağ Devleti’nin İstanbul Fahri Başkonsolosluğu görevini de yürütmektesiniz. Türkiye Karadağ ilişkileri hakkında da neler söylemek istersiniz?

Karadağ Balkanların küçük ama o nispette de istikrarlı ve huzurlu bir ülkesidir. 650.000 civarında nüfusuyla Balkanların gözde ülkesi Karadağ ile Türkiye arasında mevcut siyasi, diplomatik ve ekonomik ilişkiler fevkalade mükemmel ilişkiler içindedir. Karadağ bağımsızlık sonrasında önüne iki hedef koymuştu. Bu hedefler NATO ve AB üyelikleriydi.7 yıl süren bir sürecin ardından önüne koyduğu iki hedeften birine NATO üyeliğiyle ulaşmış oldu. Böylece Batı Balkan ülkelerinden Arnavutluk ve Hırvatistan’dan sonra Karadağ NATO’ya katılan bölgenin üçüncü, NATO’nun ise 29. ülkesi oldu.

Sonuç olarak, coğrafi, tarihi ve kültürel olarak bizim de bir parçası olduğumuz Balkanlar’da barış ve istikrarın kalıcı hale gelmesi açısından NATO üyeliğine aktif bir şekilde destek verdiğimiz Karadağ’ın NATO üyeliği bize NATO’nun kapılarının genişlemeye açık olduğunun yeni bir işaretini de vermektedir.

       .Peki bunların dışında Karadağ, Türkiye ilişkileriyle ilgili neler söylemek istersiniz?

Arz edeyim. Karadağ bugün bağımsızlığının onuncu yılındadır. Aramızda vize yoktur. Her gün THY uçakları başkent Podgorica’ya uçmaktadır. Müstesna bir turizm merkezi olan Karadağ’ı tatil yapmak isteyenlere öneririm. Ayrıca yalnız yaz, deniz turizmi açısından değil; Karadağ, Balkanlar’da emsalsiz kanyonlarıyla,  milli parklarıyla ve dağcılık turizmiyle dünyanın önde gelen adreslerinden biridir. Bir saat on beş dakikada ulaşılan tabiatın eşsiz güzellikleriyle bezeli bu ülkeyi her vatandaşımızın mutlaka ziyaret etmesinin gerekliliğine inanıyorum. Öte yandan Bar şehrinde Türkçe de konuşarak anlaşabileceğinizi de söylemek isterim.

       .İş adamlarımıza bu konuda söyleyeceğiniz ne olabilir?

Karadağ bir fırsatlar ülkesidir. Türk yatırımcısı için dengeli ve istikrarlı bir merkezdir. Sanayicilerin ülkede gerçekleşmekte olan özelleştirmeleri takip etmelerini öneririm. Ama her şeyden önce Karadağ’ın gidip görülmesi gerekir.

 

 

 

  • Bundan sonraki günler için hedefleriniz nelerdir, gençlerimize vermek istediğiniz mesaj nedir?

Her şeyden önce gençlerin okuması ve yazması gerekiyor. Bu hepsinden önemlidir. Eğer imkanım olsaydı ilkokul çocuklarına yazılım dersleri verilmesini sağlardım. Bugünün koşullarında bu tarz bilgiler çok önemli.