Türkiye’de en önemli ölüm nedeni kalp ve damar hastalıklarıdır

0
669

Selim Bey öncelikle bize kendinizden ve kariyerinizden bahseder misiniz?

1968 Ankara doğumluyum.  1991 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden  mezun oldum. Daha sonra Ankara’da, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalında uzmanlık eğitimimi tamamladım. 1997-1998 yıllarında ABD’de Mayo Klinik te Kalp Damar Cerrahisinde üst ihtisası yaptım. Sonrasında Türkiye’ye dönerek Marmara Üniversitesi’nde Kalp Damar Cerrahisi bölümünün kurulmasında görev aldım ve o tarihten itibaren Marmara Üniversitesi’nde çalışmaya devam etmekteyim.

Her çocuğun bir meslek hayali vardır. Siz doktor olmaya ne zaman karar verdiniz ve uzmanlık için neden kalp damar cerrahisi alanını seçtiniz?

Lise çağlarımda etrafımdaki herkes doktordu. Belki de beni bu durum etkiledi. Kalp damar cerrahisi seçmemin nedeni ise, fakülte yıllarımda, yani 90’lı yıllarda  kalp nakilleri ülkemizde başlamıştı ve bu durum beni oldukça cezp etmişti. Bir de kalp çok ilginç bir organ, biz onu hastalara anlatırken motor organ olarak tarif ediyoruz. Kalp olmadan hiçbir organınız düzgün çalışamaz. Dolayısıyla kalp cerrahisi beni o yönde etkiledi. Ve ihtisas sınavına girerken de tüm tercihlerimi kalp damar cerrahisi alanında yaptım. Fakültenin son yıllarından itibaren kalp damar cerrahı olmayı kafaya koymuştum. Cerrahlık zor meslek ama kalp cerrahı olmak daha da zor. Uzun ince bir yol diye tarif ediyorum ben asistanlarıma ve öğrencilere, dolayısıyla fedakarlık isteyen bir meslek. Eğitim süreci uzun, uzmanlık döneminizi tamamlamakla da bitmiyor. Bu iş sonrasında meslek hayatınız boyunca eğitiminize devam etmeniz gerekiyor, o yüzden oldukça meşakkatli bir yol…

Bize Kalp Damar Cerrahisi alanında yaptığınız çalışmaları anlatabilir misiniz?

Türkiye’de hem kalp hastalıkları, hem de damar hastalıklarının tedavisiyle uğraşıyoruz. Artık son yıllarda kalp cerrahisi çok ilerledi. Erişkin kalp cerrahisi ve çocuk kalp cerrahisi olarak iki ana gruba ayrıldı. Ben daha çok erişkin kalp ve damar cerrahisi ile ilgileniyorum. Ama erişkin kalp cerrahisi içinde de Koroner baypas ameliyatlari, Aort anevrizmaları, kapak tamirleri, son dönemlerde kalp nakli, yardımcı destek cihazları ve suni kalpler ilgi alanıma giriyor.

Kalp hastalıkları kimlerde ya da nasıl yaşayanlarda daha çok görülebilir?

Bu soruya iki şekilde cevap vermek gerekiyor. Biraz önce kalp damar cerrahisini tanımlarken erişkin ve çocuk olarak iki ana gruba ayrılmıştı. Ülkemizde çocuk kalp hastalıkları da çok önemli bir sorun haline geldi. Biz bunları konjenital kalp hastalıkları olarak adlandırıyoruz. Özellikle ülkemiz gerçeğinde akraba evlilikleri bu doğumsal kalp anomalilerinin görülme sıklığını arttırıyor. Erişkin hayata geldiğimizde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en sık gördüğümüz olay iskemik kalp hastalığı dediğimiz kalbimizi besleyen koroner damarların tıkanıklığına bağlı olarak gelişen kalp hastalıklarıdır. Bu durum çoğu zaman kendini kalp krizi ile belli ediyor. Kalp cerrahlarının bu hastalığa yönelik olarak hem ülkemizde hem de dünyada en sık yapmış olduğu ameliyat koroner bypass ameliyatlarıdır. Öte yandan, kapak hastalıkları,  aort anevrizması  olarak adlandırdığımız,  kalbimizden çıkan ve vücudumuza kan götüren aort damarının genişlemesi erişkin hayatta sıkça karşılaştığımız  diğer kalp ve damar hastalıklarıdır. Bu hastalıkları Türkiye’de çok sık görüyoruz çünkü sigara önemli bir alışkanlık maalesef… Sigaraya bağlı yüksek tansiyon ve beslenme alışkanlıkları kalp hastalıklarının görülme sıklığını arttıran faktörlerdir. Türkiye’de kronik rahatsızlıklar arasında kalp ve damar hastalıkları bir numarada yer almaktadır. Dünyada ama en önemlisi Türkiye’de en önemli ölüm nedeni kalp ve damar hastalıklarıdır. Yaş önemli bir faktör, yaş arttıkça kalp hastalıklarının görülme sıklığı artıyor. Ama bu hastalık genç yaşlarda da görülebiliyor. Genç yaşlarda bazen doğumsal anomalilarine  bağlı olarak ani ölümler ortaya çıkabiliyor. Ama maalesef erken yaşlarda da kalp krizi ve buna bağlı ölümleri çok sık görmeye başladık.

Günümüzde insanların değişen alışkanlıkları ve yaşantıları tetikliyor mu bu durumu? Kalp krizinin eskiye göre daha genç insanlarda da görülebilmesi neyin göstergesidir?

Bence kötüye doğru gidişat var. Sigara içme alışkanlığı ülkemizde maalesef hala devam ediyor. Özellikle gıda alışkanlığı olarak Amerikalıların “fast food” dedikleri yeme alışkanlılarının ülkemizde de yaygınlaşması, obezite yani aşırı şişmanlığın ülkemizde de büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmasına neden oluyor.

Kalp krizinin belirtileri nelerdir? Yani kalp krizinin belirtilerini nasıl anlayabiliriz?

Kalp krizinin en önemli belirtisi ani başlayan şiddetli bir göğüs ağrısıdır. Genellikle bu ağrı 10-15 dakika kadar sürer ve kişinin o esnada hemodinamik parametrelerinde yani tansiyon, kalp ritmi gibi değerlerinde değişiklikler ortaya çıkar. O anda yapacağınız en önemli şey en yakın sağlık kurumuna başvurmaktır. Çünkü zaman çok önemlidir. Hem kalp krizi, hem de kalp krizinin karıştığı hastalıklar açısından, o hastalıklarında ayırıcı tanısının yapılması gerekir.

Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Kalp Damar Cerrahisi bölümünde ne gibi çalışmalar yapılıyor?

Hastanemizde hem erişkin hem de doğumsal çocuk kalp hastalıklarına yönelik tüm kalp ameliyatları yapılmaktadır. Yakın zamanda kalp nakli ve suni kalp ameliyatlarına da başlayacağız. Bununla ilgili Sağlık Bakanlığı’ndan onayımızı aldık. Biz Marmara Üniversitesi olarak, Türkiye’de üniversite ile Sağlık Bakanlığı arasında iş birliğinin gerçekleştiği ilk hastane olma özelliğini taşıyoruz. Yaklaşık 5 yıl önce biz bu hastaneye taşındık. Üniversite kendi kadrosunu, Sağlık Bakanlığı ise binayı, tıbbi ekipmanları ve yardımcı personelleri ortaya koydu. Bu da çok iyi bir sinerji yarattı. Bizim eski üniversite hastanemizdeki imkanlarımız maalesef kısıtlıydı ama bu binaya geçtikten sonra imkanlarımız oldukça arttı. Buna paralel olarak bizim yaptığımız işlerde de bir gelişme oldu. Bu hastanede, kalp ve damar cerrahisi alanındaki gelişmeleri uygulama imkanına çok daha fazla sahibiz. Dolayısıyla iyi bir program ortaya çıktı. Hastanemizde koroner baypas ameliyatlarının yanısıra ağırlıklı olarak anevrizmalarda endovasküler tedavi dediğimiz, stent ile, bu anevrizmaları bir nevi kapalı yöntem diyeceğimiz yöntemlerle tedavi ediyoruz. Bu yönde hibrit ameliyathanelerimiz var. Türkiye’deki en geniş kapasiteye ulaştık. Sonuçlarımızda dünyadaki en iyiler arasında gayet iyi. Onun ötesinde kasıktan kapak değiştirme ya da ufak insizyonlarla kapak ameliyatları yapıyoruz.  Doğumsal kalp hastalıklarında da sonuçlarımız son yıllarda oldukça iyi. İmkanlarımız gayet iyi diyebilirim.

Sizin hastaneniz aynı zamanda bir okul ve siz aynı zamanda Türkiye’ye uzman yetiştiriyorsunuz. Nasıl bir eğitim veriyorsunuz, eğitim kaliteniz nedir?

Tıp eğitimini mezuniyet öncesi ve mezuniyet sonrası olarak ikiye ayırmamız gerekiyor. Mezuniyet öncesi derken bildiğiniz gibi liseden sonra gidilen tıp fakültelerini kastediyorum. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi ülkemizde İngilizce eğitim veren 3 fakülteden biridir. Mezuniyet sonrası eğitim ise asistanlık dönemini kapsıyor. Bu dönemde daha farklı bir eğitim oluyor. Kalp ve damar cerrahisi üst bir branş. Mezuniyet öncesi ana hatlarıyla görüyorsunuz ama mezuniyet sonrası eğitimi açısından baktığımızda asistanlık eğitimi 5 yıl süren zorlu bir eğitim. Asistanlarımız geldikleri günden itibaren, gerek kalp cerrahisinin ameliyathanelerinde gerekse yoğun bakımdaki hasta takibi sonrasında zorlu bir süreç içerisindeler. Ama tabi ki kalp damar cerrahisi eğitimi sadece 5 yıl süren bir etiğim değil, sonrasında da devam eden bir eğitim… Zaten diğer cerrahilerden en önemli farkı eğitim sürecinin uzun olmasıdır. O yüzden sadece uzmanlık eğitimini almakla iş bitmiyor.

Türkiye dünya genelinde kalp damar cerrahisi konusunda ne durumda?

Türkiye’de kalp damar cerrahisi genel itibariyle iyi durumda. Yurt dışında ki bütün yenilikleri uygulama noktasında başarılıyız. Maalesef araştırma imkanları biraz kısıtlı ama klinik çalışmalar konusunda Türkiye iyi bir durumdadır. Bir takım pahalı teknolojiyi uygulamada sıkıntı yaşıyoruz çünkü Sosyal Güvenlik Kurumu hepsini ödemiyor ve o noktada bazen sorunlarla karşılaşabiliyoruz. Bence en önemli sıkıntı yardımcı sağlık personelinin eksikliği. Türkiye’de doktor eksikliği gibi görülüyor ama esas olan hemşire ve yardımcı personel eksikliğidir.

Türk insanı kalp sağlığına dikkat eden bir toplum mu?

Türk insanı kalp sağlığına dikkat etmiyor. Sigara tüketimi ciddi oranlarda. Sigara  damar tıkanıklığının dışında kronik obstrüktif akciğer hastalığı dediğimiz bir hastalığın en önemli etkenidir. Sigara içen hastalarda, kronik bronşit astım dediğimiz koah hastalığına çok sık rastlanıyor. Bizde kendi oranlarımıza bakıyoruz ve yurt dışıyla bunu kıyaslıyoruz. Bizim ameliyat ettiğimiz kısaca “koah” dediğimiz kronik akciğer hastalıklarının oranı Amerika’nın çok daha üzerinde çıkıyor. Çok ciddi sigara tüketimi ve koah hastalığı var. Onun ötesinde Türk insanı egzersiz yapmıyor, kilo problemi var.

Türkiye’de sağlık alanında devlet ile olan diyalog nasıl?

Devlet son yıllarda sağlıkla ilgili konularda büyük atılımlar içinde oldu. Sağlık politikalarında bir takım iyileşmeler var ama doktorlarımız açısından sıkıntılı konular tamamen halledilebilmiş değil. Halk açısından bakarsınız sağlığa ulaşım imkanı arttı. Özellikle bu SSK hastanelerinin birleşmesi ve özel hastanelerin sayıca artması halkın sağlığa ulaşımının kolaylaştığını gösteriyor ama bence bi plansızlık da yok değil. Özellikle özel hastane sayısı çok fazla. Bunların çoğu sosyal güvenlik kurumu ile anlaşma yapmış durumda. Bu hastaneler çok iyi kontrol edilemiyor. Buralarda verilen sağlık kalitesi konusunda soru işaretleri var. Onun için ilk etapta hizmet artmış gibi görünse de kalite konusunda istenildiği ölçüde olunmadığını söyleyebilirim.

Sizin mesleki anlamda geleceğe dönük projeleriniz veya hedefleriniz var mı?

Bizim en büyük hedefimiz Marmara Üniversitesi’nde yeni başlayacağımız kalp nakli ve suni kalp programında elde edeceğimiz  yaşam sürelerini dünya standartlarında ki yaşam sürelerine ulaşacak şekilde geliştirmek. Bunu özellikle söylüyorum çünkü Türkiye’de kalp nakli ve suni kalp cihazlarının takılması noktasında elde edilen yaşam süreleri maalesef dünya standartlarının altında. Marmara Üniversitesi olarak bu standartları en üst seviyeye taşımak şu anda en büyük projemiz. Diğer noktalarda çok iyi durumdayız. Buna ek olarak kalp yetmezliği 20 yıl içerisinde en önemli sorun haline gelecek ve sizin kalp bulup taktırma şansınızda yok. Kalp nakli tüm dünyada yaklaşık 30 yıldır sabit. Bağış oranı az. Amerika’da yapılan kalp nakli yılda 2.500 civarında Türkiye’de bu rakam 70’lerde. Amerika’da kalp yetmezliği sonucu kalp bekleyen hasta sayısı yaklaşık 200-300 binlerde, arada çok büyük bir fark var. O açıdan bu işin geleceğinde yardımcı destek cihazları ve suni kalpler oldukça önemli bir yer taşıyor. Bu konuyla ilgili olarak dünyada ciddi yatırımlar yapılıyor. Ben önümüzdeki 10 yıl içerisinde kalp naklinden çok cihazla yaşamını sürdüren hastalar olacağını düşünüyorum.

Okuyucularımıza sizin tavsiyeleriniz nelerdir?

Sigara içenler mutlaka sigarayı bırakmak durumundalar. Bu olmazsa olmaz dediğimiz şeylerden biri. İkincisi düzenli egzersiz yapmak. Günlük kısa yürüyüşler bile yeterli olabilir. Bir diğeri ise sebze ağırlıklı gıdalar ile beslenmek. Buna çocuk yaştan itibaren özen göstermeliyiz çünkü damar sertliği  çocuk yaştan itibaren kalp damarlarımızın üzerinde oluşmaya başlıyor. Onun dışında şekerli gıdalardan kaçınmalarını öneriyoruz. Erken teşhis önemlidir. Ameliyat olmaları gerekiyorsa zamanında olmalarını öneriyoruz.